Markalar ticari hayatın önemli gayri maddi değerleri arasındadır. Günümüzde ticari hayata tutunabilmek için kullanılan en önemli silahlardan biri haline gelmiştir. Zira markalar, tüketicinin fikir ve yönelimlerinde son derece etkili rol almaktadır. Kimi tüketiciler için psikolojk tatmin kimi tüketiciler içinse kendilerini ifade etme biçimi olan markalar ekonomik hayatın vazgeçilmez değerleri arasında yerini almıştır.
Markaların ekonomik hayatta bu kadar önemli bir yere sahip olması bir gayri maddi değer olan markalara da hukuksal korumayı beraberinde getirmiştir. Bu koruma sahalarından birini Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 25. Maddesinde yer alan markanın hükümsüzlüğüne ilişkin düzenleme oluşturur. Buna göre hükümsüzlük sebeplerini aynı kanunun 5. ve 6. Maddelerindeki sayılan haller oluşturur.
Kural olarak markanın tescili sırasında 5. Maddede yer alan mutlak ret nedenleri Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından re’sen araştırılıp aykırılık halinde tescil talebi reddedilir; ancak mutlak ret nedenlerine aykırılığın sonradan fark edilmesi halinde işte hükümsüzlük davası açılması yoluna gidilebilecektir. 6. maddede sayılan nispi ret nedenleri ise Kurum tarafından re’sen dikkate alınmayan ve ancak itiraz durumunda gözetilecek ret nedenleridir. Ancak nispi ret nedenlerine dayanılarak hükümsüzlük davası açılabilmesi için dava açacak kimsenin tescil aşamasında Kuruma itirazda bulunmuş olması şart değildir. Ayrıca süresinde Kuruma itiraz etmekle birlikte itirazı reddedilen kimse de hem YİDK kararının iptali için dava açabilmekte hem de markanın hükümsüzlüğünü isteyebilmektedir.
Markanın hükümsüzlüğüne Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 25. maddesinde belirtildiği üzere mahkeme tarafından karar verilecektir. Markanın hükümsüzlüğünün söz konusu olabilmesi için öncelikle tescille koruma altına alınan bir markanın varlığı gereklidir. Tescil edilmemiş bir markanın hükümsüzlüğünden söz edilemeyeceğinden, marka başvuru aşamasında hükümsüzlük davası açılamaz. Bu nedenle başvuru aşamasındaki marka için açılan hükümsüzlük davası usulden ret kararı ile karşılaşacaktır.
Markanın hükümsüzlüğü davası tek başına açılabileceği gibi, Kurumun nihai kararı olan Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Dairesi kararının iptali talebi ile birlikte de açılabilecektir. Diğer yandan tek başına Kurum kararının iptali talep edilip de markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesi yönünde bir talep söz konusu değilse, markanın da bu sırada tescil edilmiş olması halinde, taleple bağlılık ilkesi gereği YİDD kararının iptaline karar verilse de re’sen markanın hükümsüzlüğüne karar verilemeyecektir.